Haziran 08, 2010

pick me, choose me, love me.

Şimdi ben sevgilisiyle "severek" ayrılmış birisi olarak, konuşma hakkı olan birisiyim o büyük konularda beylik laflar etme yetkim var. Kimseyle konuşmak istemiyorum, sadece yazmak istiyorum.
Tabii ki hoş gezmeler, eğlenmeler, başarılar, sevişmeler yani dolu dizgin bir hayat tabii ki hoş. Hele bir de paylaşacak dostlar varsa. Temel ihtiyaçlara sahip olduğu bir hayat insan için yeterlidir. Nedir onlar? Hava,su,yiyecek,barınma,aile,eğitim,dost. Ve ne kadar inkar edilse de, aşk. Evet şu saçma sapan bir yola soktuğumuz güzelim dünyada en minik hayvanın bile yaşama gayesi olan "sevişmek" aşktan gelince yararlı birşey olur. Eğer bu en eski insanlık dürtüsüyse "aşk" da öyle. Çünkü insanı hayvandan birazcık daha ayıran bir şey bu, aşksız sevişmelerle fazla uzağa gidemez, zaten aşık olmadan da duramaz. O zaman konumuza geri dönelim, ne zaman "o" insna bulunur? erkek veya kadın, beraber olursun veya olmazsın, ama bulursun ya hani "o" dersin, ne zamna olur o? Veya hiç olur mu? Hiç olmayan insan -zaten olmadığı için- bir seviye aşşağısıyla yetinecek ve öyle ölüp gidecek, kötü bir hayatı olmayacak çünkü zaten bilmeyecek "o"na sahip olmanın duygusunu. Peki, o duygu nasıl anlaşılır? Ben buldum sanırım. zamanla. Konu gerçekten kaybetmek, kaybetmemek değil yani o insanı elinde bulundurmak değil olay. Yaşayabilmiş olmak. Farklı olduğunu ancak zamanla anlayabilir insan yapcak bişey yok. Evet bu cevap bir başka sorumuzu doğuruyor, biz yani gençliğinin baharında olan gençler 25i geçtikten bir süre sonraya kadar yaşayacağımız ilişkilerin sonlu olduğunu içten içe farkındayız aslında. Veya şöyle diyim özellikle şu 17-23 arası gerçekten sonlu olabililir. Ha evet yıllarca çıkıp evlilikle falan da bağlayabilirsin, o ayrı. Ama 18 yaşında çok sevdin ve biliyorsun ki daha çok yol var ve bu insanla o kadar da gidemez diye düşünüyorsun, o zaman nasıl yaşanır o ilişki? Evet "anın keyfini çıkararak" tabiki de öyle. Hangimiz "happily ever after" saçmalığının bu yaşta geçerli olduğunu düşünüyoruz ki. Ben de aynı fikirdeyim, yaşanacak yere kadar yaşanır sonra onurlu bir şekilde biter, sonra bir başkası, belki ikinci belki beşinci belki de hiç bulunmaz o insan. Ama o insan var. Bir yerlerde, geçmişinizde, geleceğinizde veya şu anda.
ilişki bittikten sonra, 18-19 yaşlarındaysan, ve seviyorsan aslında o da seviyorsa ama çözülemeyen bir kaç şey varsa ve son ama'yı söylüyorum -bir şekilde çözülebilecekse- ve fakat ayrıldıysanız, tekrar beraber olmak için çabalamak adına sebep arar ya insan, "nasıl olsa ayrılacaktık bir gün, ne kadar erkne o kadar acısız" derse o insan, nolur? İçindeki sevgisiyle boşlukta kendi hayatına devam etmeye çalışır, yaşamın ona neler göstereciğine bakar. Zaten bugün varız yarın yokuz, gerçekten. Sonuçta hayatta daha önemli şeyler var, insanlar ölüyor, insanlar doğuyor. Hayatına bakmak zorundasın, her zaman birileri olur. Dimi?
Yok işte öyle değil, içine görebilen o insan ve onun teni onun kokusu olmayınca her havada üşüyorsun da farkında değilsin. zamanla fark ediliyor.
O insan var evet, ve çok şanslı hayatlara sahibiz pek çoğumuz, genciz de, ayaklarımızın üstüne durmak için çabalıyoruz. Bunlar güzel şeyler zaten bunlara bi lafım yok. Fakat bir an kafanızın,gözünüzün,göğsünüzün birisi tarafından sıkı sıkı sarılıp kapatılması gerekiyor. Ailenin, dostunun, takıldığının, hoşlandığının yapamayacağı bir eylem. sevdiğinin sarması gerekiyor. İşte o zaman en son kime içten "seni seviyorum" dediysen ve karşındaki de sana aynı şekilde cevap verdiyse, koşarak geri dönmek istiyorsun o insana. Sarsın sarmalasın diye. O üşümeyi geçirsin diye. Çünkü sen, ben, o herkes biliyor ki kolay değil karşıklı sevmek dürüstçe. İşte bu yüzden geleceğinin olmadığı bir sevgiliye bile koşmak istiyor insan.
O zaman soru geliyor;
Sarıldıktan sonra ne olacak?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder